8 Şubat 2013 Cuma

Django Unchained / Zincirsiz (2012)

 Zincirsiz-2012-tarantino-filmi

Filmin sonlarına doğru çalan bir müzikten:
Genç ölmek için fazla yaşlıyım.
İster yerin altında olsun ister üstünde, evet genç ölmek için fazla yaşlıyım.
Bu zenci kafayı yedi, imdat!
..
Bu zenciye kim silah verdi lan?
- Patronun zenci dövüşü gibi kanlı bir spor için fazla acemi görünüyor.
+ Hayır. Bir adamın köpekler tarafından parçalara ayrılmasını görmeye pek alışkın değil ondan.
- Sen alışkın mısın?
+ Ben Amerikalılara ondan daha alışkınım sadece.
– Zenci at biniyor!
+ Herkes neden bize bakıyor?
- Ata binen bir zenci hiç görmediler de ondan.
Beyaz adam siyah kadını kırbaçlamaya hazırlanırken incilden okuduğu ayet:
Ve Tanrı dedi ki; “Sizin korkunuz ve nefretiniz buradaki her canavarın üstüne olacaktır.”
- Bundan sonraki planın ne?
+ Karımı bulup özgürlüğünü satın alacağım.
- Django. Evli olduğunu bilmiyordum. Çoğu köle evliliğe inanır mı ki?
+ Ben ve karım inanırız.

– Django’nun özgür bir adam olduğunu hatırlatayım, bir köle muamelesi göremez.
İmkanlar dahilinde, benim kadar iyi bir muamele görmeli.
- Anlaşıldı, Schultz. Betina, tatlım?
+ Evet, efendim?
- Django bir köle değil. Django özgür bir adam. Anladın mı? Ona buradaki diğer zenciler
gibi davranamazsın. Çünkü o onlar gibi değil. Anladın mı?
+ Ona beyaz insanlara davrandığım gibi mi davranmamı istiyorsunuz?
- Hayır. Ben öyle demedim.
+ O zaman ne istediğinizi anlamadım, Babacığım.
- Evet, anlamadığın belli oluyor. Şu kasabalı cam işinde çalışan beyaz mahkum çocuğun adı neydi?
Annesi kereste şantiyesinde çalışıyor hani.
++ Jerry‘i diyorsunuz siz.
- Evet adı buydu, Jerry! Jerry’i tanıyorsun değil mi tatlım?
+ Evet tanıyorum, Babacığım.
- Tamam o zaman. Jerry’e davrandığın gibi davran ona.

2 Coelhos / Two Rabbits / İki Tavşan Replikleri (2012)

 Dois Coelhos 2 Coelhos

Kimse kötü değil. İnsanlar bazen kötü yola sapabiliyorlar.
Bazen konudan uzaklaşmamız gerekir tüm konuyu daha açık bir şekilde anlamak için.
Elektronik eşyalarla her zaman bağlantım vardır. Bu bağlantım uzaktan kumandayla başladı.
Atari, Odyssey, Master System, sonra MSX, 286, 386.
Dış dünya ile uyuşmazlık içerisindeyim.
Ölüm yaşamımıza anlam verir ve de önem. Ölüm zamanı değerli kılar. Eğer yaşamımız kararsız olsaydı
yaşam anlamsız kalırdı. Kıçımızda mızraklarla dolaşıyor olurduk. Ölüm doğanın en güçlü silahıdır.
Yeni geleceklere yer açmak için eskileri alır. Bu doğru. Tüm çabamız bundan kaçmak için
ve her şeyimiz burada anlamlanıyor. Amacımız bu. Değil mi? Yaşam ölüm olduğu için var. “La muerte” (Ölüm).
Kesin bir zorluk varsa o da sorunlarla başa çıkmak.

Portekizli tuvalete 10 dolar düşürmüş. Ama tuvalet temiz değilmiş. Sanki bokla sarılmış bir
benzin istasyonu gibiymiş. Parayı geri alacak cesareti yokmuş. Sonra bir tanede 50 dolarlık
banknot almış onu da düşürmüş. Şimdi hepsi değişti. Olayları görüş şeklini değiştirdi.
Çünkü şimdi bokun içinde 60 dolarlık banknot var. Ve 60 dolar için elini bokun içine sokmak istiyor.
Ve buda tüm parasını nasıl geri aldığını açıklıyor!
Her zaman birçok şey olmak istedim. Doktor, astronot, dalgıç. Bir grup kurmak, çok başarılı bir
latin müzik yıldızı, blog açmak, bir yıl sonra milyonlarca dolara satabileceğim. Sokak köpeği edinmek,
resim çizmek, İspanyolca öğrenmek. “ İspanyolca bilmiyorum ama Rio’yu seviyorum”.
Büyük bir markete para yatırmak, kara mayınlarına karşı kampanya başlatmak ve de misket bombalarına.
Kitap yazmak. Kitap? Hayır. Film senaryosu? Devrim başlatmak, Che gibi olmak! Yada olmamak.
Kararsızken, hobilerimle uğraşmayı severim. Pornografi ve bilgisayar oyunları.

Wolf’s Rain Replikleri (Anime 2003)

 
wolfs-rain-anime-2003-replik

Cennet. Nerede olduğu belirsiz. Dünyanın sonunda…Hiçbir şey yok. Hiç durmadan yürüsen de kat edebileceğin mesafe hep aynıdır. Neden hâlâ beni tahrik eden bu güdünün esiriyim. Birinin sesini duyar gibiyim. “Cenneti bul” “Bu senin kaderin”
Gururunu bir kenara bırakarak yaşamanın anlamı var mı?
Pişmanlık yok çünkü kaybedeceğim bir şey yok.
Ölmek… veya öldürülmek olağan şeyler. Amaçsızca yaşamaktan çok daha iyidir.
- Burası pek yaşanacak bir yere benzemiyor. Hep soğuk ve devamlı tipi var.
+ Nereden geldiğini bilmiyorum ama dünyada yaşanacak güzel bir yer kaldığını sanmıyorum.
- Neden gerçek görünüşünü saklıyorsun?
+ Çünkü, onlara göre biz dehşetin simgeleriyiz. Görüntümüzü saklayabilirsek, insanlarla birlikte yaşayabiliriz.
- Onları aldatıyor ve onlarla uzlaşıyorsun, bu kasabada ölecek misin?
+ Bu, hayatta kalmaktır. Eğer bu görünüşle kalmaya devam edersen, yakında seni yine yakalarlar.
Çok fazla dikkat çekiyorsun.
- Ne zamandan beri bir kurt olmanın gururunu bir kenarı attın?
+ Olağanüstüsün ama ölürsen gururun hiç bir anlamı kalmaz, değil mi?

- Çok zaman önce büyükbabam bahsetmişti. Dünyanın sonu geldiğinde, bir yerlerde “cennet” ortaya çıkacak
ve bu yeri sadece bir kurt bilecek. Yani şimdi dünyanın sonu mu geliyor?
+ Bütün kurtlar iblistir! Böyle uğursuz şeylerden bahsetme!
- İnsanları çok kolay öldürüyorsun.
+ Öldürmemin nesi yanlış?
- Hangi dağdan geldiğini bilmiyorum, ama buranın kendi kuralları vardır.
+ Kurallar mı? Kokuşmuş bir kasabada, böyle tiplerle takılmak mı kural?
- Ben sadece onları kullanıyorum.
+ Bu ne boktan bir kural. Gururunu bir kenara bırakarak yaşamanın anlamı var mı?

Cem Yılmaz Cm101mmxi Fundamentals Esprileri (2013)


cem-yilmaz-replikleri

Abim Can Yılmaz, Çin malı Cem Yılmaz gibi. Adam adını google’a yazıyor çıkan sonuç “Did you mean Cem Yılmaz !
- Alo alo alo
+ Grahaaaaam
- Sen yat hanım
+ Grahaaaaam
- Alo alo kimse yok
+ Grahaaaam
- Alo alo
+ Aalo alo alo alo kiminle konuşuyon sen
- Ya karı daha yeni buldum kimle konuşcam
+ Gece gece icat çıkarma hadi
-Everything
-But little little
-Right on the middle
Dın dın dın dın dın dındın dıdıdııdııınn hıı guys!
Anasını satıyım beyni yok fikri var.
- Salatayı ortaya mı yapayım?
+ Yok köşeye dikine yap!

Halimizden anlayın bizim gel gitlerimiz var!
- Sanki erkeğin bir tek git-gel’i var.
Bizimkisi çekmiş altına gri eşofmanı, elinde blueray tv kumandası.
- Kadın airbus indirip kaldırıyor, sen neyi kaldırıyorsun?
- Ne vereyim abime?
+ Ne vereceksin bana?
Evini, arabasını satar yine de o son çıkanı alır.
Adam fotoğraf çekinelim diye geldi.
- Dedim neyi bekliyoruz.
Makine yok dedi.
- O zaman kırmızıda geçelim de mobese çeksin, trafik göndersin.
Ne kadar ingilizce biliyorsunuz?
- Derdimi anlatacak kadar.
Derdiniz ne?
- İngilizce bilmiyorum
İngilizce biliyor musun?
- Kim ben Come On

Los bastardos / Piçler Replikleri (2008)

 
picler-replikleri-los-bastardos

- Cehenneme gittin mi hiç?
+ Evet.
Lanet yabancıyı unutup parayı saklayalım ve silahtan kurtulalım. (Fausto)
Amerikalı, meksikalılara hitaben:
Sınırın yanlış tarafındasınız göt herifler!
Beni becermeniz için de para ödedi mi? (Karen)

Yol kenarında iş bekleyen inşaat işçileriden birtanesi diğerlerine başından geçenleri anlatıyor:
Sana bir hikâye anlatayım. Geçen gün düzgün bir adam durdu. Sadece bir kişi istedi ve beni
işaret etti. Bunun üzerine onunla gittim. Gönüllü askerlerden olduğunu söyledi.
Bu yüzden panikledim. Ama bana endişelenmememi çünkü çölde hayatta kalmayı başardığımı söyledi.
Yani burada olmayı hak ediyormuşum. Hoover Park’a doğru gittik. Bana işin kamyonunda olacağını
söyledi. Şüphelenmeye başladım. Özel bir iş olduğunu söyledi. Ona tamirci olmadığımı söyledim!
Bunun sorun olmadığını söyledi. – “Özel” demekle neyi kast etti?
Önce bana biraz Bacardi konyak ikram etti. – Neden? Başka bir tane anlat! Tecavüze uğradığın olay gibi!
Şu zenci adamın seni Long Beach‘e götürdüğü olay gibi.
Döneceğim. Beni mutlu etmek istedi. Sonra bacağıma dokundu…

Lincoln Replikleri (2012)





lincoln-replikleri-f,lm

Geçen nisan ayında Jenkins’ Ferry’de isyancılara karşı savaştık. Geçen nisan ayında Jenkins’ Ferry’de
isyancılara karşı savaştık. Biz de Jenkins’ Ferry’de, isyancı esir almamaya karar verdik. Hiçbirini sağ bırakmadık.
İçimizden o gün ölmeyenlerse, A.B.D 116. Siyahlar Alayı’na katıldık efendim.
Her ne olursa olsun, kan ve fedakârlığın kanıtladığı her şey şimdiye dek kanıtlanmış olmalıydı. Bu kanı durduracak mıyız?
Barış geldiğinde getirdiği tek şey idamlar olmamalı.
Her şey eşitlikle başlar. Bu kaynaktır, öyle değil mi? Bu dengedir, bu… hakkaniyettir. Adalettir.
En yüksekteki dallara uzanmayın her meltemde savrulurlar.
- Ne zamandır askersin?
+ İki yıldır efendim. Kansas İkinci Siyah Piyade Alayı, Jenkins’ Ferry’de kahramanca savaştı.
– Doğrudur efendim.
+ Bin isyancı askeri öldürdüler efendim. Çok cesurdular. Ve her ay beyaz askerlerden üç dolar daha az kazanıyorlardı.
Bizi Kansas İkinci Alay’ın askerlerinden üniformalarımız için maaşımızdan üçer dolar daha kesiliyordu.
– Bu doğrudur efendim, ama..
+ Şimdi ödemeler eşit olsa da hâlâ hiç zenci subay yok.
- Bundan haberim var Onbaşı Clark.
+ Evet, efendim. Haberdar olmanız çok iyi efendim. Ama..
- Sizce Wilmington saldırısı..
+ Beyazlar artık kendi adlarına savaşan, elleri silahlı zencileri görmeye alışmış olduklarına göre,
zenci askerlere eşit ücret ödenmesini de hoş görebiliyorlarsa, belki de birkaç yıl içinde zenci
teğmen ve yüzbaşılara da alışabilirler. Elli yıl sonra belki zenci bir albaya. Yüz yıl sonraysa…
Oy hakkına.
Lincoln’un askeri bir cenazede yaptığı konuşmayı erlerden birisi Lincoln’a aktarırken:
“Bundan seksen yedi yıl önce, atalarımız bu kıtaya özgürlük içinde yaratılmış, ve bütün insanların eşit yaratılmış
olduğu önermesine kendini adamış yeni bir ulus taşıdılar. Şimdiyse biz bir iç savaşın içinde bulunuyoruz ve
bu ulusun ya da bu şekilde yaratılmış ve kendini adamış herhangi bir ulusun dayanıklılığını sınamaktayız.
Biz şu anda bu savaşın en büyük çarpışma alanlarından birinde bulunuyoruz. Bu alanın bir parçasını,
bu ulusun yaşayabilmesi için canlarını feda etmiş olanlara son dinlenme yeri olarak adamak için buraya geldik.”

Siyah bir er Lincoln’a daha önce yaptığı bir konuşmayı hatırlatır:
“Bu canların feda edilmesinin boşu boşuna olmamasını sağlamakta kararlıyız. Bunun içindir ki bu ulus
Tanrı’nın izniyle özgürlüğüne yeniden kavuşacaktır ve halkın halk için halk tarafından yönetilmesi
yeryüzünden silinmeyecektir.”
- Anladım. Geminin ne anlama geldiğini buldum. Wilmington Limanı değil, askeri bir harekât değil!
Köleliği kaldıracak olan anayasa ek maddesi! Yoksa ne diye beni o kaçık radikalleri evime toplamaya zorlayasın?
Ek maddenin Temsilciler Meclisi’nden geçmesini sağlamaya çalışacaksın, hem de dönem bitmeden, ikinci
dönemin başlamasından önce.
+ Ivır zıvırlara çok fazla para harcama.
- Senin kadar sevilen kimse yok, halk tarafından senin kadar sevilen hiç kimse olmadı, şu an ne istesen yapabilirsin.
Bu büyük gücü bozguna uğrayacağı kesin olan bir yasa tasarısıyla ziyan etme.
Bana düşen görev bu bayrağı kaldırmak. Eğer teknik bir aksaklık olmazsa yerine getireceğim.
Sonrasında onu yüksekte tutmaksa halkın görevi olacak.
İkinci görev sürenize yarı tanrı konumunda başlayacaksınız. Barışın sağlayacağı olasılıkları
bir düşünsenize! Bu değerli ışıltınızı Meclis’le savaşarak neden lekeleyesiniz? Orası sıçan yuvasıdır.
Duyduğuma göre bir zamanlar Jefferson City’de bir avukatın, her sabah onu çığlık çığlığa uyandıran bir papağanı varmış.
“Bugün dünyanın sonu geliyor, Kutsal Kitap böyle buyuruyor” diye. Günün birinde avukat kuşu vurmuş.
Biraz sessizlik ve huzur bulmak için herhalde. Böylece kuşun kehaneti de gerçekleşmiş. Hiç olmazsa kendi için.
- Hanımefendi, anayasaya eklenmesi önerilen 13. maddeden haberiniz var mı?
+ Evet efendim. Bilmeyen kaldı mı? Başkan da destekliyor.
- Peki ya siz?
+ Biz de öyle.
- Bu maddenin köleliği kaldıracağını biliyor musunuz?
+ Evet efendim. Biliyorum.
- Bu yüzden mi destekliyorsunuz?
+ Ben savaşın bitmesini destekliyorum. Kölelik ortadan kalkınca, isyancılar
savaşmayı bırakacaklardır. Çünkü kölelik uğruna savaşıyorlar. Bay Lincoln, siz hep böyle
söylüyorsunuz. Bu maddeyle birlikte kölelik bitecek, onlar vazgeçecekler, böylece savaşı bitirebileceğiz.
- Eğer savaş köleliğin kalkmasından önce biterse, siz yine de…
+ Başkan Lincoln savaşın köleliğe son verilmedikçe bitmeyeceğini söylüyor…
- Ama olur da biterse? Güney artık çok yoruldu. Kurşunları ve adamları tükenirse, siz yine de…
.. Hanımefendi? Eğer isyancılar gelecek hafta teslim olsalar, siz bu ayın sonunda, Kongre Üyesi Burton’ın 13. madde
lehinde oy kullanmasını ister miydiniz?
+ Eğer durum öyleyse, yani savaş tamamen bitmişse, tahminimce Bay Jolly Kongre’nin maddeyi kabul etmemesini tercih eder.
- Peki… Bunun nedeni nedir?
+ Zenciler. Alabama’dan bir karaderilinin Missouri’ye kadar gelip de tavuklarını ve işini çalmasına
göz yummamayı tercih edecektir.
Vaizin dediği gibi, daha kısa vaazlar da yazabilrim ama bir kere başladım mı bırakmaya üşeniyorum.
Zaman işleri belirginleştirir.
Eğer zamanın tohumlarına bakıp da, hangilerinin büyüyüp hangilerinin büyüyemeyeceğini söyleyebiliyorsan, o zaman konuş benimle!
Halk bir şeyi kabul etmeye yanaşmadığında onları bir araya getirebilmek için, kabullenmeye hazır hale gelecekleri zamana kadar ağırdan almak gerekir.
Araştırmalarım sonucunda öğrendim ki bir pusula size bulunduğunuz yere göre tam Kuzey’i gösterir,
ancak yolunuzun üzerinde karşılaşacağınız bataklıklar, çöller ve çukurlar hakkında sizi uyaramaz.
Eğer varacağınız yere ulaşmak için engelleri hiçe sayarak yola koyulup da, bir bataklığın içine gömülmekten öteye
gidemezseniz Kuzey’i bilmek ne işinize yarar?
Savaş bitmek üzere, öyle değil mi? Bir ceset daha neye yarar?
Birbirimizin korkunç şeyler yapmasını mümkün kıldık.
Bu ek madde(13. madde: Siyah ırkla beyaz ırkın yasal olarak eşit haklara sahip olması.) devadır!
Dünya sahnesinin üstüne adım attık artık! Şimdi! İnsan saygınlığının kaderi şimdi bizim ellerimizde!
Ben Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’yım, bütün güce sahibim! Bana bu oyları bulacaksınız.
- Kölelik beyefendi, artık bitmiştir. Kendimizi yasaya teslim edersek Alex, özgürülükleri yitirmemize neden
olsalar da örneğin baskı yapma özgürlüğünü daha önce farkında olmadığımız yeni özgürlükler keşfedebiliriz.
Kimi zaman ne kadar hüsrana yol açsa da, demokratik sürece olan inancınızı korursanız…
+ Haydi efendim, bu vaazlarınızı kendinize saklayın bari.
++ Birliğinizi nasıl korudunuz? Demokrasi yoluyla mı? Sizin hükümetiniz altında kaç yüz bin kişi can verdi?
Sizin Birliğiniz beyefendi, top ateşi ve ölümle kurulmuştur.
- Haklı olabilirsiniz. Ama bizim yaptığımız bütün dünyaya demokrasinin kaos demek olmadığını, bir halkın birliğinde görünmeyen büyük
bir güç bulunduğunu göstermek olmadı mı? Bir halkın büyük fedakârlıklara katlanıp da yine de bir arada kalabileceğini göstermedik mi?
Bu hiç olmazsa demokrasi fikrinin hayatta kalmasını sağlayamaz mı? Sonunda da değerli hale gelmesini?
Her ne olursa olsun, kan ve fedakârlığın kanıtladığı her şey şimdiye dek kanıtlanmış olmalıydı. Bu kanı durduracak mıyız?
- Dışardan bakılınca bir yılda on yıl yaşlanmış gibi görünüyorsunuz.
+ Yorgunluk kemiklerime işledi.
İçtenlikle umuyor ve coşkuyla dua ediyoruz ki, savaş denen bu afet bir an önce geçip gitsin. Ancak eğer Tanrı’nın isteği bu savaşın esirin iki yüz elli yıllık karşılıksız gayretinin üst üste yığdığı bütün zenginlik tükenip gidinceye, kırbacın akıttığı her bir damla kan, kılcın döktüğü bir başka kanla ödeninceye kadar sürmesiyse, üç bin yıl önce söylenenleri yine tekrarlamalıyız. “Efendimizin hükümleri her zaman doğru ve yerindedir.” Kimseye kin gütmeden, herkese karşı yardımseverlikle, Tanrı’nın bize gösterdiği doğru yoldan hiç ayrılmadan, başladığımız işi bitirmeye çabalayalım. Bu ulusun yaralarını sarmaya, savaşa dayanmış olana ilgi göstermeye, onun duluna ve yetimine bakmaya, hem kendi aramızda, hem de bütün uluslarla adil ve kalıcı bir barışı sağlamak ve korumak için ne gerekiyorsa yapmaya çabalayalım.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Il mio nome è Nessuno / My Name Is Nobody / Benim Adım Hiçkimse Replikleri (1973)

 my_name_is_nobody wallpaper

Erkeğin kalbine giden iki şey vardır; Kurşun ve altın.
Uzun bir yaşamın sırrı, kısaltmak için uğraşmamaktır.
Birini takdir ediyorsan, ondan iyi olmak istersin ona gösteriş
yapmaya başlarsın, şansını zorlarsın sonucu bilmeden önce, ölürsün.
Biliyor musun, küçük bir çocukken senin gibi olmayı hayal ederdim.
Adamlar, açık bir arazide At sırtında, 150 saf ve acımasız orospu çocuğu.
Ve sen onlarla yüzleşiyorsun. Tek başına.
Komşularının yükünü paylaşmayı bilen adam, iyi adamdır.

- Bazen küçük bir risk, büyük bir savaşa neden olabilir, bilirsin.
+ Eğer risk ufaksa, ödülde ufak olur.
Hayatın bir ceket iliğine bağIı, Bay Beauregard.
Vücut beynin istediği kadar güçlüdür.
İnsanlar, günlerini, aylarını, yıllarını harcarlar ama 30 saniyede
o yaşam bitiverir.
Hiçkimse bir hatası için ölmeye değmez.
Uçmayı bilmeyen ufak bir kuşçuk varmış. Dondurucu soğuk bir gecede,
yuvasından aşağı bakarken yere yapışmış.
Şöyle yapmaya başlamış: deli gibiymiş, çünkü yer
gerçekten buz tutmuş. Şansına, bir süre sonra inek gelmiş ve onun haline üzülmüş.
Bu yüzden kuyruğunu kaldırmış ve sıçmış! Kuşçuğu, kocaman ve sıcak tezeğin içine batırmış.
Küçük kuşçuk yine ısınmaya başlamış ama küçük kuşçuk yine de mutsuzmuş,
Şöyle yapmaya başlamış:
Daha zor haldeymiş. Kötü kalpli bir çakal onu duymuş ve sinsice sokulmuş.
Tezeğe doğru uzanmış.Tezeğin içinden onu almış. Özenle üzerindeki
pisiliği silkelemiş. ve sonra kuşçuğu yutmuş ve geğirmiş!
Büyükbabam burda bir mesaj var derdi: “Kendini kollamalısın. “
Bir kahraman, kaderini beklemeli.
Bazen kaderinden kaçmak istesende, o seni yine de yakalar.
Genel ev tabelası gibi parlıyorsun.
Ölüm bir insanın başına gelecek en kötü şey değil.
Senin ve benim aramda bir fark var. Ben hep beladan kurtulmaya çalıştım ama sen her zaman bela aradın.
Hala iyi bir silahın ve hızlı bir elin herşeyi çözebileceğini düşünüyoruz.
Üstüne pislik atan kişiler her zaman seni incitmek istemezler,
üstüne reçel atan kişilerde her zaman sana yarım etmezler.
Ama ana fikir eğer burnunu boka sokarsan, ağzını kapalı tut.
Bazıları, yıllara bakarsan genç, saatlere bakarsan yaşlıdır.
Derler ki; mesafeler arkadaşIığı daha da güçlendirirmiş.
Not: Eski dostundan son bir tavsiye: Berberde traş olurken
usturanın doğru adamın elinde olduğuna emin ol…