8 Şubat 2013 Cuma

Lincoln Replikleri (2012)





lincoln-replikleri-f,lm

Geçen nisan ayında Jenkins’ Ferry’de isyancılara karşı savaştık. Geçen nisan ayında Jenkins’ Ferry’de
isyancılara karşı savaştık. Biz de Jenkins’ Ferry’de, isyancı esir almamaya karar verdik. Hiçbirini sağ bırakmadık.
İçimizden o gün ölmeyenlerse, A.B.D 116. Siyahlar Alayı’na katıldık efendim.
Her ne olursa olsun, kan ve fedakârlığın kanıtladığı her şey şimdiye dek kanıtlanmış olmalıydı. Bu kanı durduracak mıyız?
Barış geldiğinde getirdiği tek şey idamlar olmamalı.
Her şey eşitlikle başlar. Bu kaynaktır, öyle değil mi? Bu dengedir, bu… hakkaniyettir. Adalettir.
En yüksekteki dallara uzanmayın her meltemde savrulurlar.
- Ne zamandır askersin?
+ İki yıldır efendim. Kansas İkinci Siyah Piyade Alayı, Jenkins’ Ferry’de kahramanca savaştı.
– Doğrudur efendim.
+ Bin isyancı askeri öldürdüler efendim. Çok cesurdular. Ve her ay beyaz askerlerden üç dolar daha az kazanıyorlardı.
Bizi Kansas İkinci Alay’ın askerlerinden üniformalarımız için maaşımızdan üçer dolar daha kesiliyordu.
– Bu doğrudur efendim, ama..
+ Şimdi ödemeler eşit olsa da hâlâ hiç zenci subay yok.
- Bundan haberim var Onbaşı Clark.
+ Evet, efendim. Haberdar olmanız çok iyi efendim. Ama..
- Sizce Wilmington saldırısı..
+ Beyazlar artık kendi adlarına savaşan, elleri silahlı zencileri görmeye alışmış olduklarına göre,
zenci askerlere eşit ücret ödenmesini de hoş görebiliyorlarsa, belki de birkaç yıl içinde zenci
teğmen ve yüzbaşılara da alışabilirler. Elli yıl sonra belki zenci bir albaya. Yüz yıl sonraysa…
Oy hakkına.
Lincoln’un askeri bir cenazede yaptığı konuşmayı erlerden birisi Lincoln’a aktarırken:
“Bundan seksen yedi yıl önce, atalarımız bu kıtaya özgürlük içinde yaratılmış, ve bütün insanların eşit yaratılmış
olduğu önermesine kendini adamış yeni bir ulus taşıdılar. Şimdiyse biz bir iç savaşın içinde bulunuyoruz ve
bu ulusun ya da bu şekilde yaratılmış ve kendini adamış herhangi bir ulusun dayanıklılığını sınamaktayız.
Biz şu anda bu savaşın en büyük çarpışma alanlarından birinde bulunuyoruz. Bu alanın bir parçasını,
bu ulusun yaşayabilmesi için canlarını feda etmiş olanlara son dinlenme yeri olarak adamak için buraya geldik.”

Siyah bir er Lincoln’a daha önce yaptığı bir konuşmayı hatırlatır:
“Bu canların feda edilmesinin boşu boşuna olmamasını sağlamakta kararlıyız. Bunun içindir ki bu ulus
Tanrı’nın izniyle özgürlüğüne yeniden kavuşacaktır ve halkın halk için halk tarafından yönetilmesi
yeryüzünden silinmeyecektir.”
- Anladım. Geminin ne anlama geldiğini buldum. Wilmington Limanı değil, askeri bir harekât değil!
Köleliği kaldıracak olan anayasa ek maddesi! Yoksa ne diye beni o kaçık radikalleri evime toplamaya zorlayasın?
Ek maddenin Temsilciler Meclisi’nden geçmesini sağlamaya çalışacaksın, hem de dönem bitmeden, ikinci
dönemin başlamasından önce.
+ Ivır zıvırlara çok fazla para harcama.
- Senin kadar sevilen kimse yok, halk tarafından senin kadar sevilen hiç kimse olmadı, şu an ne istesen yapabilirsin.
Bu büyük gücü bozguna uğrayacağı kesin olan bir yasa tasarısıyla ziyan etme.
Bana düşen görev bu bayrağı kaldırmak. Eğer teknik bir aksaklık olmazsa yerine getireceğim.
Sonrasında onu yüksekte tutmaksa halkın görevi olacak.
İkinci görev sürenize yarı tanrı konumunda başlayacaksınız. Barışın sağlayacağı olasılıkları
bir düşünsenize! Bu değerli ışıltınızı Meclis’le savaşarak neden lekeleyesiniz? Orası sıçan yuvasıdır.
Duyduğuma göre bir zamanlar Jefferson City’de bir avukatın, her sabah onu çığlık çığlığa uyandıran bir papağanı varmış.
“Bugün dünyanın sonu geliyor, Kutsal Kitap böyle buyuruyor” diye. Günün birinde avukat kuşu vurmuş.
Biraz sessizlik ve huzur bulmak için herhalde. Böylece kuşun kehaneti de gerçekleşmiş. Hiç olmazsa kendi için.
- Hanımefendi, anayasaya eklenmesi önerilen 13. maddeden haberiniz var mı?
+ Evet efendim. Bilmeyen kaldı mı? Başkan da destekliyor.
- Peki ya siz?
+ Biz de öyle.
- Bu maddenin köleliği kaldıracağını biliyor musunuz?
+ Evet efendim. Biliyorum.
- Bu yüzden mi destekliyorsunuz?
+ Ben savaşın bitmesini destekliyorum. Kölelik ortadan kalkınca, isyancılar
savaşmayı bırakacaklardır. Çünkü kölelik uğruna savaşıyorlar. Bay Lincoln, siz hep böyle
söylüyorsunuz. Bu maddeyle birlikte kölelik bitecek, onlar vazgeçecekler, böylece savaşı bitirebileceğiz.
- Eğer savaş köleliğin kalkmasından önce biterse, siz yine de…
+ Başkan Lincoln savaşın köleliğe son verilmedikçe bitmeyeceğini söylüyor…
- Ama olur da biterse? Güney artık çok yoruldu. Kurşunları ve adamları tükenirse, siz yine de…
.. Hanımefendi? Eğer isyancılar gelecek hafta teslim olsalar, siz bu ayın sonunda, Kongre Üyesi Burton’ın 13. madde
lehinde oy kullanmasını ister miydiniz?
+ Eğer durum öyleyse, yani savaş tamamen bitmişse, tahminimce Bay Jolly Kongre’nin maddeyi kabul etmemesini tercih eder.
- Peki… Bunun nedeni nedir?
+ Zenciler. Alabama’dan bir karaderilinin Missouri’ye kadar gelip de tavuklarını ve işini çalmasına
göz yummamayı tercih edecektir.
Vaizin dediği gibi, daha kısa vaazlar da yazabilrim ama bir kere başladım mı bırakmaya üşeniyorum.
Zaman işleri belirginleştirir.
Eğer zamanın tohumlarına bakıp da, hangilerinin büyüyüp hangilerinin büyüyemeyeceğini söyleyebiliyorsan, o zaman konuş benimle!
Halk bir şeyi kabul etmeye yanaşmadığında onları bir araya getirebilmek için, kabullenmeye hazır hale gelecekleri zamana kadar ağırdan almak gerekir.
Araştırmalarım sonucunda öğrendim ki bir pusula size bulunduğunuz yere göre tam Kuzey’i gösterir,
ancak yolunuzun üzerinde karşılaşacağınız bataklıklar, çöller ve çukurlar hakkında sizi uyaramaz.
Eğer varacağınız yere ulaşmak için engelleri hiçe sayarak yola koyulup da, bir bataklığın içine gömülmekten öteye
gidemezseniz Kuzey’i bilmek ne işinize yarar?
Savaş bitmek üzere, öyle değil mi? Bir ceset daha neye yarar?
Birbirimizin korkunç şeyler yapmasını mümkün kıldık.
Bu ek madde(13. madde: Siyah ırkla beyaz ırkın yasal olarak eşit haklara sahip olması.) devadır!
Dünya sahnesinin üstüne adım attık artık! Şimdi! İnsan saygınlığının kaderi şimdi bizim ellerimizde!
Ben Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’yım, bütün güce sahibim! Bana bu oyları bulacaksınız.
- Kölelik beyefendi, artık bitmiştir. Kendimizi yasaya teslim edersek Alex, özgürülükleri yitirmemize neden
olsalar da örneğin baskı yapma özgürlüğünü daha önce farkında olmadığımız yeni özgürlükler keşfedebiliriz.
Kimi zaman ne kadar hüsrana yol açsa da, demokratik sürece olan inancınızı korursanız…
+ Haydi efendim, bu vaazlarınızı kendinize saklayın bari.
++ Birliğinizi nasıl korudunuz? Demokrasi yoluyla mı? Sizin hükümetiniz altında kaç yüz bin kişi can verdi?
Sizin Birliğiniz beyefendi, top ateşi ve ölümle kurulmuştur.
- Haklı olabilirsiniz. Ama bizim yaptığımız bütün dünyaya demokrasinin kaos demek olmadığını, bir halkın birliğinde görünmeyen büyük
bir güç bulunduğunu göstermek olmadı mı? Bir halkın büyük fedakârlıklara katlanıp da yine de bir arada kalabileceğini göstermedik mi?
Bu hiç olmazsa demokrasi fikrinin hayatta kalmasını sağlayamaz mı? Sonunda da değerli hale gelmesini?
Her ne olursa olsun, kan ve fedakârlığın kanıtladığı her şey şimdiye dek kanıtlanmış olmalıydı. Bu kanı durduracak mıyız?
- Dışardan bakılınca bir yılda on yıl yaşlanmış gibi görünüyorsunuz.
+ Yorgunluk kemiklerime işledi.
İçtenlikle umuyor ve coşkuyla dua ediyoruz ki, savaş denen bu afet bir an önce geçip gitsin. Ancak eğer Tanrı’nın isteği bu savaşın esirin iki yüz elli yıllık karşılıksız gayretinin üst üste yığdığı bütün zenginlik tükenip gidinceye, kırbacın akıttığı her bir damla kan, kılcın döktüğü bir başka kanla ödeninceye kadar sürmesiyse, üç bin yıl önce söylenenleri yine tekrarlamalıyız. “Efendimizin hükümleri her zaman doğru ve yerindedir.” Kimseye kin gütmeden, herkese karşı yardımseverlikle, Tanrı’nın bize gösterdiği doğru yoldan hiç ayrılmadan, başladığımız işi bitirmeye çabalayalım. Bu ulusun yaralarını sarmaya, savaşa dayanmış olana ilgi göstermeye, onun duluna ve yetimine bakmaya, hem kendi aramızda, hem de bütün uluslarla adil ve kalıcı bir barışı sağlamak ve korumak için ne gerekiyorsa yapmaya çabalayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder