2 Ocak 2013 Çarşamba

Akira Kurosawa's Dreams / Yume / Dreams Replikleri (1990)

 
Akira Kurosawa's Dreams  Yume

Çok çalışmak güzel bir şey, uzun yaşamak ve sonra da şükretmek.
- Aklıma gelmişken, siz kaç yaşındasınız?
+ Ben mi? 103 yaşındayım. Yaşama veda için iyi bir yaş.
Bazıları yaşamın zor olduğunu söylerler. Bu yalnızca boş laf.
Gerçekte, yaşamak güzel bir şey. Heyecan verici.
Komutan ölü askerlerine hitaben:
Size “kahramanlar” diyorlar ama sizler tıpkı köpekler gibi öldünüz.
Günümüzde insanlar, gerçekte doğanın yalnızca bir parçası olduklarını
unuttular. Hala daha yaşamlarımızın bağlı olduğu doğaya zarar veriyorlar.
Daima daha iyi bir şeyler yapabileceklerini düşünüyorlar. Özellikle de bilimadamları.
Onlar akıllı olabilirler fakat çoğu doğanın kalbini anlamıyorlar.
Onlar yalnızca sonunda insanları mutsuz eden şeyler icat ediyorlar.
Buna karşın buluşları ile öğünüyorlar. Daha da kötüsü, insanların çoğu da öyle.
İnsanlar onları mucizeymiş gibi görüyorlar. Onlara tapıyorlar.
Aslında doğayı yitirdiklerini bilmiyorlar. Yok oluşa doğru gittiklerini
görmüyorlar. İnsanlar için en önemli şey temiz hava ve temiz sudur
ve onları yaratan ağaçlar ve çimenler. Herşey sonsuza kadar
pisletiliyor…kirletiliyor. Kirli hava, kirli su insanların yüreğini kirletiyor.

Şeftaliler satın alınabilirler. Ama hepsi çiçek açmış bir meyve bahçesini
nereden satın alabilirsiniz? Ben bu meyve bahçesini seviyorum
ve buradaki çiçek açmış şeftali ağaçlarını. Ama onlar artık burada olmayacaklar.
İşte bunun için ağlıyorum.
Biraz zaman ayırır ve de dikkatle bakarsanız, doğadaki herşeyin kendine has
bir güzelliği vardır. Doğal güzellik oradayken kendimi onun içinde
tamamen kaybederim. Ve sonra da bu sanki bu bir rüyaymış gibi,
manzara benim için kendi kendini boyar.
- İyi misiniz? Yaralandınız mı?
+ Bu mu?
- Evet.
+ Dün kendi portremi tamamlamaya çalışıyordum, kulağımı tam doğru olarak çizemedim,
ve ben de kesip attım.
- Neler oluyor? Fuji dağı faaliyete mi geçti? Ne korkunç.
+ Bundan daha da kötüsü oldu. Bilmiyor muydun? Nükleer Enerji Tesisi patladı.
Altı atom reaktörü. Biribiri peşisıra patlıyorlar. Japonya çok küçük,
bu yüzden kaçacak yer yok.
Bulutlar, kırmızı olan. O Plutonium-239 dur. Gram’ın 10.000.000 da biri bile
kansere neden olur. Sarı olan strontium-90 dır. İçine girer
ve lösemiye neden olur. Mor renkli olan cesium-137dDoğumu etkiler.
Mutasyonlara neden olur. Hilkat garibeleri doğar. İnsan’ın aptallığı inanılmaz.
Radyoaktivite görünmezdi. Ve tehlikesi nedeniyle onu renklendirdiler.
Fakat bu birşey değiştirmez, yalnızca seni hangisinin öldüreceğini bilirsin.
Ölümün kartviziti.
Yavaş ölüm daha da kötüdür… Ölmeyi beklemek yaşamak değil ki.
Bize nükleer tesislerin güvenli olduklarını söylemişlerdi.
İnsan kazaları tehlikelidir. nükleer tesisin kendisi değil.
Kaza olmayacak, tehlike yok. Bunlar bize söyledikleri. Ne yalanlar!
Fiyatları yüksek tutmak için güğümler dolusu sütü nehire döktüm.
Patatesleri ve lahanaları buldozerle gömdüm. Ne aptallık!
- Bu köyün adı nedir?
+ Bir adı yok. Biz ona yalnızca “Köy” deriz. Bazıları da Sudeğirmeni Köyü derler.
- Burada hiç elektrik yok mu?
+ Ona gerek duymuyoruz. İnsanlara fazla konfora alışmışlar.
Konforun daha iyi olduğunu düşünüyorlar. Gerçekten iyi olanı da
fırlatıp atıyorlar.
- Ama ya ışık nasıl olacak?
+ Bizim mumlarımız ve lambalarımız var.
- Ama gece çok karanlıktır.
+ Evet. Gece olması gereken de budur. Gece neden gündüz kadar
aydınlık olsun ki? Fazla parlak geceleri sevmem. Yıldızları göremezsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder