8 Şubat 2013 Cuma

Django Unchained / Zincirsiz (2012)

 Zincirsiz-2012-tarantino-filmi

Filmin sonlarına doğru çalan bir müzikten:
Genç ölmek için fazla yaşlıyım.
İster yerin altında olsun ister üstünde, evet genç ölmek için fazla yaşlıyım.
Bu zenci kafayı yedi, imdat!
..
Bu zenciye kim silah verdi lan?
- Patronun zenci dövüşü gibi kanlı bir spor için fazla acemi görünüyor.
+ Hayır. Bir adamın köpekler tarafından parçalara ayrılmasını görmeye pek alışkın değil ondan.
- Sen alışkın mısın?
+ Ben Amerikalılara ondan daha alışkınım sadece.
– Zenci at biniyor!
+ Herkes neden bize bakıyor?
- Ata binen bir zenci hiç görmediler de ondan.
Beyaz adam siyah kadını kırbaçlamaya hazırlanırken incilden okuduğu ayet:
Ve Tanrı dedi ki; “Sizin korkunuz ve nefretiniz buradaki her canavarın üstüne olacaktır.”
- Bundan sonraki planın ne?
+ Karımı bulup özgürlüğünü satın alacağım.
- Django. Evli olduğunu bilmiyordum. Çoğu köle evliliğe inanır mı ki?
+ Ben ve karım inanırız.

– Django’nun özgür bir adam olduğunu hatırlatayım, bir köle muamelesi göremez.
İmkanlar dahilinde, benim kadar iyi bir muamele görmeli.
- Anlaşıldı, Schultz. Betina, tatlım?
+ Evet, efendim?
- Django bir köle değil. Django özgür bir adam. Anladın mı? Ona buradaki diğer zenciler
gibi davranamazsın. Çünkü o onlar gibi değil. Anladın mı?
+ Ona beyaz insanlara davrandığım gibi mi davranmamı istiyorsunuz?
- Hayır. Ben öyle demedim.
+ O zaman ne istediğinizi anlamadım, Babacığım.
- Evet, anlamadığın belli oluyor. Şu kasabalı cam işinde çalışan beyaz mahkum çocuğun adı neydi?
Annesi kereste şantiyesinde çalışıyor hani.
++ Jerry‘i diyorsunuz siz.
- Evet adı buydu, Jerry! Jerry’i tanıyorsun değil mi tatlım?
+ Evet tanıyorum, Babacığım.
- Tamam o zaman. Jerry’e davrandığın gibi davran ona.

2 Coelhos / Two Rabbits / İki Tavşan Replikleri (2012)

 Dois Coelhos 2 Coelhos

Kimse kötü değil. İnsanlar bazen kötü yola sapabiliyorlar.
Bazen konudan uzaklaşmamız gerekir tüm konuyu daha açık bir şekilde anlamak için.
Elektronik eşyalarla her zaman bağlantım vardır. Bu bağlantım uzaktan kumandayla başladı.
Atari, Odyssey, Master System, sonra MSX, 286, 386.
Dış dünya ile uyuşmazlık içerisindeyim.
Ölüm yaşamımıza anlam verir ve de önem. Ölüm zamanı değerli kılar. Eğer yaşamımız kararsız olsaydı
yaşam anlamsız kalırdı. Kıçımızda mızraklarla dolaşıyor olurduk. Ölüm doğanın en güçlü silahıdır.
Yeni geleceklere yer açmak için eskileri alır. Bu doğru. Tüm çabamız bundan kaçmak için
ve her şeyimiz burada anlamlanıyor. Amacımız bu. Değil mi? Yaşam ölüm olduğu için var. “La muerte” (Ölüm).
Kesin bir zorluk varsa o da sorunlarla başa çıkmak.

Portekizli tuvalete 10 dolar düşürmüş. Ama tuvalet temiz değilmiş. Sanki bokla sarılmış bir
benzin istasyonu gibiymiş. Parayı geri alacak cesareti yokmuş. Sonra bir tanede 50 dolarlık
banknot almış onu da düşürmüş. Şimdi hepsi değişti. Olayları görüş şeklini değiştirdi.
Çünkü şimdi bokun içinde 60 dolarlık banknot var. Ve 60 dolar için elini bokun içine sokmak istiyor.
Ve buda tüm parasını nasıl geri aldığını açıklıyor!
Her zaman birçok şey olmak istedim. Doktor, astronot, dalgıç. Bir grup kurmak, çok başarılı bir
latin müzik yıldızı, blog açmak, bir yıl sonra milyonlarca dolara satabileceğim. Sokak köpeği edinmek,
resim çizmek, İspanyolca öğrenmek. “ İspanyolca bilmiyorum ama Rio’yu seviyorum”.
Büyük bir markete para yatırmak, kara mayınlarına karşı kampanya başlatmak ve de misket bombalarına.
Kitap yazmak. Kitap? Hayır. Film senaryosu? Devrim başlatmak, Che gibi olmak! Yada olmamak.
Kararsızken, hobilerimle uğraşmayı severim. Pornografi ve bilgisayar oyunları.

Wolf’s Rain Replikleri (Anime 2003)

 
wolfs-rain-anime-2003-replik

Cennet. Nerede olduğu belirsiz. Dünyanın sonunda…Hiçbir şey yok. Hiç durmadan yürüsen de kat edebileceğin mesafe hep aynıdır. Neden hâlâ beni tahrik eden bu güdünün esiriyim. Birinin sesini duyar gibiyim. “Cenneti bul” “Bu senin kaderin”
Gururunu bir kenara bırakarak yaşamanın anlamı var mı?
Pişmanlık yok çünkü kaybedeceğim bir şey yok.
Ölmek… veya öldürülmek olağan şeyler. Amaçsızca yaşamaktan çok daha iyidir.
- Burası pek yaşanacak bir yere benzemiyor. Hep soğuk ve devamlı tipi var.
+ Nereden geldiğini bilmiyorum ama dünyada yaşanacak güzel bir yer kaldığını sanmıyorum.
- Neden gerçek görünüşünü saklıyorsun?
+ Çünkü, onlara göre biz dehşetin simgeleriyiz. Görüntümüzü saklayabilirsek, insanlarla birlikte yaşayabiliriz.
- Onları aldatıyor ve onlarla uzlaşıyorsun, bu kasabada ölecek misin?
+ Bu, hayatta kalmaktır. Eğer bu görünüşle kalmaya devam edersen, yakında seni yine yakalarlar.
Çok fazla dikkat çekiyorsun.
- Ne zamandan beri bir kurt olmanın gururunu bir kenarı attın?
+ Olağanüstüsün ama ölürsen gururun hiç bir anlamı kalmaz, değil mi?

- Çok zaman önce büyükbabam bahsetmişti. Dünyanın sonu geldiğinde, bir yerlerde “cennet” ortaya çıkacak
ve bu yeri sadece bir kurt bilecek. Yani şimdi dünyanın sonu mu geliyor?
+ Bütün kurtlar iblistir! Böyle uğursuz şeylerden bahsetme!
- İnsanları çok kolay öldürüyorsun.
+ Öldürmemin nesi yanlış?
- Hangi dağdan geldiğini bilmiyorum, ama buranın kendi kuralları vardır.
+ Kurallar mı? Kokuşmuş bir kasabada, böyle tiplerle takılmak mı kural?
- Ben sadece onları kullanıyorum.
+ Bu ne boktan bir kural. Gururunu bir kenara bırakarak yaşamanın anlamı var mı?

Cem Yılmaz Cm101mmxi Fundamentals Esprileri (2013)


cem-yilmaz-replikleri

Abim Can Yılmaz, Çin malı Cem Yılmaz gibi. Adam adını google’a yazıyor çıkan sonuç “Did you mean Cem Yılmaz !
- Alo alo alo
+ Grahaaaaam
- Sen yat hanım
+ Grahaaaaam
- Alo alo kimse yok
+ Grahaaaam
- Alo alo
+ Aalo alo alo alo kiminle konuşuyon sen
- Ya karı daha yeni buldum kimle konuşcam
+ Gece gece icat çıkarma hadi
-Everything
-But little little
-Right on the middle
Dın dın dın dın dın dındın dıdıdııdııınn hıı guys!
Anasını satıyım beyni yok fikri var.
- Salatayı ortaya mı yapayım?
+ Yok köşeye dikine yap!

Halimizden anlayın bizim gel gitlerimiz var!
- Sanki erkeğin bir tek git-gel’i var.
Bizimkisi çekmiş altına gri eşofmanı, elinde blueray tv kumandası.
- Kadın airbus indirip kaldırıyor, sen neyi kaldırıyorsun?
- Ne vereyim abime?
+ Ne vereceksin bana?
Evini, arabasını satar yine de o son çıkanı alır.
Adam fotoğraf çekinelim diye geldi.
- Dedim neyi bekliyoruz.
Makine yok dedi.
- O zaman kırmızıda geçelim de mobese çeksin, trafik göndersin.
Ne kadar ingilizce biliyorsunuz?
- Derdimi anlatacak kadar.
Derdiniz ne?
- İngilizce bilmiyorum
İngilizce biliyor musun?
- Kim ben Come On

Los bastardos / Piçler Replikleri (2008)

 
picler-replikleri-los-bastardos

- Cehenneme gittin mi hiç?
+ Evet.
Lanet yabancıyı unutup parayı saklayalım ve silahtan kurtulalım. (Fausto)
Amerikalı, meksikalılara hitaben:
Sınırın yanlış tarafındasınız göt herifler!
Beni becermeniz için de para ödedi mi? (Karen)

Yol kenarında iş bekleyen inşaat işçileriden birtanesi diğerlerine başından geçenleri anlatıyor:
Sana bir hikâye anlatayım. Geçen gün düzgün bir adam durdu. Sadece bir kişi istedi ve beni
işaret etti. Bunun üzerine onunla gittim. Gönüllü askerlerden olduğunu söyledi.
Bu yüzden panikledim. Ama bana endişelenmememi çünkü çölde hayatta kalmayı başardığımı söyledi.
Yani burada olmayı hak ediyormuşum. Hoover Park’a doğru gittik. Bana işin kamyonunda olacağını
söyledi. Şüphelenmeye başladım. Özel bir iş olduğunu söyledi. Ona tamirci olmadığımı söyledim!
Bunun sorun olmadığını söyledi. – “Özel” demekle neyi kast etti?
Önce bana biraz Bacardi konyak ikram etti. – Neden? Başka bir tane anlat! Tecavüze uğradığın olay gibi!
Şu zenci adamın seni Long Beach‘e götürdüğü olay gibi.
Döneceğim. Beni mutlu etmek istedi. Sonra bacağıma dokundu…

Lincoln Replikleri (2012)





lincoln-replikleri-f,lm

Geçen nisan ayında Jenkins’ Ferry’de isyancılara karşı savaştık. Geçen nisan ayında Jenkins’ Ferry’de
isyancılara karşı savaştık. Biz de Jenkins’ Ferry’de, isyancı esir almamaya karar verdik. Hiçbirini sağ bırakmadık.
İçimizden o gün ölmeyenlerse, A.B.D 116. Siyahlar Alayı’na katıldık efendim.
Her ne olursa olsun, kan ve fedakârlığın kanıtladığı her şey şimdiye dek kanıtlanmış olmalıydı. Bu kanı durduracak mıyız?
Barış geldiğinde getirdiği tek şey idamlar olmamalı.
Her şey eşitlikle başlar. Bu kaynaktır, öyle değil mi? Bu dengedir, bu… hakkaniyettir. Adalettir.
En yüksekteki dallara uzanmayın her meltemde savrulurlar.
- Ne zamandır askersin?
+ İki yıldır efendim. Kansas İkinci Siyah Piyade Alayı, Jenkins’ Ferry’de kahramanca savaştı.
– Doğrudur efendim.
+ Bin isyancı askeri öldürdüler efendim. Çok cesurdular. Ve her ay beyaz askerlerden üç dolar daha az kazanıyorlardı.
Bizi Kansas İkinci Alay’ın askerlerinden üniformalarımız için maaşımızdan üçer dolar daha kesiliyordu.
– Bu doğrudur efendim, ama..
+ Şimdi ödemeler eşit olsa da hâlâ hiç zenci subay yok.
- Bundan haberim var Onbaşı Clark.
+ Evet, efendim. Haberdar olmanız çok iyi efendim. Ama..
- Sizce Wilmington saldırısı..
+ Beyazlar artık kendi adlarına savaşan, elleri silahlı zencileri görmeye alışmış olduklarına göre,
zenci askerlere eşit ücret ödenmesini de hoş görebiliyorlarsa, belki de birkaç yıl içinde zenci
teğmen ve yüzbaşılara da alışabilirler. Elli yıl sonra belki zenci bir albaya. Yüz yıl sonraysa…
Oy hakkına.
Lincoln’un askeri bir cenazede yaptığı konuşmayı erlerden birisi Lincoln’a aktarırken:
“Bundan seksen yedi yıl önce, atalarımız bu kıtaya özgürlük içinde yaratılmış, ve bütün insanların eşit yaratılmış
olduğu önermesine kendini adamış yeni bir ulus taşıdılar. Şimdiyse biz bir iç savaşın içinde bulunuyoruz ve
bu ulusun ya da bu şekilde yaratılmış ve kendini adamış herhangi bir ulusun dayanıklılığını sınamaktayız.
Biz şu anda bu savaşın en büyük çarpışma alanlarından birinde bulunuyoruz. Bu alanın bir parçasını,
bu ulusun yaşayabilmesi için canlarını feda etmiş olanlara son dinlenme yeri olarak adamak için buraya geldik.”

Siyah bir er Lincoln’a daha önce yaptığı bir konuşmayı hatırlatır:
“Bu canların feda edilmesinin boşu boşuna olmamasını sağlamakta kararlıyız. Bunun içindir ki bu ulus
Tanrı’nın izniyle özgürlüğüne yeniden kavuşacaktır ve halkın halk için halk tarafından yönetilmesi
yeryüzünden silinmeyecektir.”
- Anladım. Geminin ne anlama geldiğini buldum. Wilmington Limanı değil, askeri bir harekât değil!
Köleliği kaldıracak olan anayasa ek maddesi! Yoksa ne diye beni o kaçık radikalleri evime toplamaya zorlayasın?
Ek maddenin Temsilciler Meclisi’nden geçmesini sağlamaya çalışacaksın, hem de dönem bitmeden, ikinci
dönemin başlamasından önce.
+ Ivır zıvırlara çok fazla para harcama.
- Senin kadar sevilen kimse yok, halk tarafından senin kadar sevilen hiç kimse olmadı, şu an ne istesen yapabilirsin.
Bu büyük gücü bozguna uğrayacağı kesin olan bir yasa tasarısıyla ziyan etme.
Bana düşen görev bu bayrağı kaldırmak. Eğer teknik bir aksaklık olmazsa yerine getireceğim.
Sonrasında onu yüksekte tutmaksa halkın görevi olacak.
İkinci görev sürenize yarı tanrı konumunda başlayacaksınız. Barışın sağlayacağı olasılıkları
bir düşünsenize! Bu değerli ışıltınızı Meclis’le savaşarak neden lekeleyesiniz? Orası sıçan yuvasıdır.
Duyduğuma göre bir zamanlar Jefferson City’de bir avukatın, her sabah onu çığlık çığlığa uyandıran bir papağanı varmış.
“Bugün dünyanın sonu geliyor, Kutsal Kitap böyle buyuruyor” diye. Günün birinde avukat kuşu vurmuş.
Biraz sessizlik ve huzur bulmak için herhalde. Böylece kuşun kehaneti de gerçekleşmiş. Hiç olmazsa kendi için.
- Hanımefendi, anayasaya eklenmesi önerilen 13. maddeden haberiniz var mı?
+ Evet efendim. Bilmeyen kaldı mı? Başkan da destekliyor.
- Peki ya siz?
+ Biz de öyle.
- Bu maddenin köleliği kaldıracağını biliyor musunuz?
+ Evet efendim. Biliyorum.
- Bu yüzden mi destekliyorsunuz?
+ Ben savaşın bitmesini destekliyorum. Kölelik ortadan kalkınca, isyancılar
savaşmayı bırakacaklardır. Çünkü kölelik uğruna savaşıyorlar. Bay Lincoln, siz hep böyle
söylüyorsunuz. Bu maddeyle birlikte kölelik bitecek, onlar vazgeçecekler, böylece savaşı bitirebileceğiz.
- Eğer savaş köleliğin kalkmasından önce biterse, siz yine de…
+ Başkan Lincoln savaşın köleliğe son verilmedikçe bitmeyeceğini söylüyor…
- Ama olur da biterse? Güney artık çok yoruldu. Kurşunları ve adamları tükenirse, siz yine de…
.. Hanımefendi? Eğer isyancılar gelecek hafta teslim olsalar, siz bu ayın sonunda, Kongre Üyesi Burton’ın 13. madde
lehinde oy kullanmasını ister miydiniz?
+ Eğer durum öyleyse, yani savaş tamamen bitmişse, tahminimce Bay Jolly Kongre’nin maddeyi kabul etmemesini tercih eder.
- Peki… Bunun nedeni nedir?
+ Zenciler. Alabama’dan bir karaderilinin Missouri’ye kadar gelip de tavuklarını ve işini çalmasına
göz yummamayı tercih edecektir.
Vaizin dediği gibi, daha kısa vaazlar da yazabilrim ama bir kere başladım mı bırakmaya üşeniyorum.
Zaman işleri belirginleştirir.
Eğer zamanın tohumlarına bakıp da, hangilerinin büyüyüp hangilerinin büyüyemeyeceğini söyleyebiliyorsan, o zaman konuş benimle!
Halk bir şeyi kabul etmeye yanaşmadığında onları bir araya getirebilmek için, kabullenmeye hazır hale gelecekleri zamana kadar ağırdan almak gerekir.
Araştırmalarım sonucunda öğrendim ki bir pusula size bulunduğunuz yere göre tam Kuzey’i gösterir,
ancak yolunuzun üzerinde karşılaşacağınız bataklıklar, çöller ve çukurlar hakkında sizi uyaramaz.
Eğer varacağınız yere ulaşmak için engelleri hiçe sayarak yola koyulup da, bir bataklığın içine gömülmekten öteye
gidemezseniz Kuzey’i bilmek ne işinize yarar?
Savaş bitmek üzere, öyle değil mi? Bir ceset daha neye yarar?
Birbirimizin korkunç şeyler yapmasını mümkün kıldık.
Bu ek madde(13. madde: Siyah ırkla beyaz ırkın yasal olarak eşit haklara sahip olması.) devadır!
Dünya sahnesinin üstüne adım attık artık! Şimdi! İnsan saygınlığının kaderi şimdi bizim ellerimizde!
Ben Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’yım, bütün güce sahibim! Bana bu oyları bulacaksınız.
- Kölelik beyefendi, artık bitmiştir. Kendimizi yasaya teslim edersek Alex, özgürülükleri yitirmemize neden
olsalar da örneğin baskı yapma özgürlüğünü daha önce farkında olmadığımız yeni özgürlükler keşfedebiliriz.
Kimi zaman ne kadar hüsrana yol açsa da, demokratik sürece olan inancınızı korursanız…
+ Haydi efendim, bu vaazlarınızı kendinize saklayın bari.
++ Birliğinizi nasıl korudunuz? Demokrasi yoluyla mı? Sizin hükümetiniz altında kaç yüz bin kişi can verdi?
Sizin Birliğiniz beyefendi, top ateşi ve ölümle kurulmuştur.
- Haklı olabilirsiniz. Ama bizim yaptığımız bütün dünyaya demokrasinin kaos demek olmadığını, bir halkın birliğinde görünmeyen büyük
bir güç bulunduğunu göstermek olmadı mı? Bir halkın büyük fedakârlıklara katlanıp da yine de bir arada kalabileceğini göstermedik mi?
Bu hiç olmazsa demokrasi fikrinin hayatta kalmasını sağlayamaz mı? Sonunda da değerli hale gelmesini?
Her ne olursa olsun, kan ve fedakârlığın kanıtladığı her şey şimdiye dek kanıtlanmış olmalıydı. Bu kanı durduracak mıyız?
- Dışardan bakılınca bir yılda on yıl yaşlanmış gibi görünüyorsunuz.
+ Yorgunluk kemiklerime işledi.
İçtenlikle umuyor ve coşkuyla dua ediyoruz ki, savaş denen bu afet bir an önce geçip gitsin. Ancak eğer Tanrı’nın isteği bu savaşın esirin iki yüz elli yıllık karşılıksız gayretinin üst üste yığdığı bütün zenginlik tükenip gidinceye, kırbacın akıttığı her bir damla kan, kılcın döktüğü bir başka kanla ödeninceye kadar sürmesiyse, üç bin yıl önce söylenenleri yine tekrarlamalıyız. “Efendimizin hükümleri her zaman doğru ve yerindedir.” Kimseye kin gütmeden, herkese karşı yardımseverlikle, Tanrı’nın bize gösterdiği doğru yoldan hiç ayrılmadan, başladığımız işi bitirmeye çabalayalım. Bu ulusun yaralarını sarmaya, savaşa dayanmış olana ilgi göstermeye, onun duluna ve yetimine bakmaya, hem kendi aramızda, hem de bütün uluslarla adil ve kalıcı bir barışı sağlamak ve korumak için ne gerekiyorsa yapmaya çabalayalım.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Il mio nome è Nessuno / My Name Is Nobody / Benim Adım Hiçkimse Replikleri (1973)

 my_name_is_nobody wallpaper

Erkeğin kalbine giden iki şey vardır; Kurşun ve altın.
Uzun bir yaşamın sırrı, kısaltmak için uğraşmamaktır.
Birini takdir ediyorsan, ondan iyi olmak istersin ona gösteriş
yapmaya başlarsın, şansını zorlarsın sonucu bilmeden önce, ölürsün.
Biliyor musun, küçük bir çocukken senin gibi olmayı hayal ederdim.
Adamlar, açık bir arazide At sırtında, 150 saf ve acımasız orospu çocuğu.
Ve sen onlarla yüzleşiyorsun. Tek başına.
Komşularının yükünü paylaşmayı bilen adam, iyi adamdır.

- Bazen küçük bir risk, büyük bir savaşa neden olabilir, bilirsin.
+ Eğer risk ufaksa, ödülde ufak olur.
Hayatın bir ceket iliğine bağIı, Bay Beauregard.
Vücut beynin istediği kadar güçlüdür.
İnsanlar, günlerini, aylarını, yıllarını harcarlar ama 30 saniyede
o yaşam bitiverir.
Hiçkimse bir hatası için ölmeye değmez.
Uçmayı bilmeyen ufak bir kuşçuk varmış. Dondurucu soğuk bir gecede,
yuvasından aşağı bakarken yere yapışmış.
Şöyle yapmaya başlamış: deli gibiymiş, çünkü yer
gerçekten buz tutmuş. Şansına, bir süre sonra inek gelmiş ve onun haline üzülmüş.
Bu yüzden kuyruğunu kaldırmış ve sıçmış! Kuşçuğu, kocaman ve sıcak tezeğin içine batırmış.
Küçük kuşçuk yine ısınmaya başlamış ama küçük kuşçuk yine de mutsuzmuş,
Şöyle yapmaya başlamış:
Daha zor haldeymiş. Kötü kalpli bir çakal onu duymuş ve sinsice sokulmuş.
Tezeğe doğru uzanmış.Tezeğin içinden onu almış. Özenle üzerindeki
pisiliği silkelemiş. ve sonra kuşçuğu yutmuş ve geğirmiş!
Büyükbabam burda bir mesaj var derdi: “Kendini kollamalısın. “
Bir kahraman, kaderini beklemeli.
Bazen kaderinden kaçmak istesende, o seni yine de yakalar.
Genel ev tabelası gibi parlıyorsun.
Ölüm bir insanın başına gelecek en kötü şey değil.
Senin ve benim aramda bir fark var. Ben hep beladan kurtulmaya çalıştım ama sen her zaman bela aradın.
Hala iyi bir silahın ve hızlı bir elin herşeyi çözebileceğini düşünüyoruz.
Üstüne pislik atan kişiler her zaman seni incitmek istemezler,
üstüne reçel atan kişilerde her zaman sana yarım etmezler.
Ama ana fikir eğer burnunu boka sokarsan, ağzını kapalı tut.
Bazıları, yıllara bakarsan genç, saatlere bakarsan yaşlıdır.
Derler ki; mesafeler arkadaşIığı daha da güçlendirirmiş.
Not: Eski dostundan son bir tavsiye: Berberde traş olurken
usturanın doğru adamın elinde olduğuna emin ol…

Osmosis Jones Replikleri (2001)


osmosis_jones-wallpaper

Bazen çok fazla dikkatli olmak bütün gereken şeydir.
- Daha çok meyve ve sebze yemelisin. Maymunlar gibi
+ Tatlım, maymunların o kadar çok meyve ve sebze|yeme sebebi
bir ineği kesecek kadar akıllı olmamaları.
Soluk borusundan gelen çeşitli mikroplar var.
Eğer kan akışına karışırlarsa, hasta olduğumuzun resmidir.
Burun akıcı, tavuk çorbası içici, kıça termometre sokucu hastalık..
- Nerelisin?
+ Şikago üniversites, phi beta kapsül den mezunum.
- Süper, okul çocuğu vermişler yanıma.
+ soğuk algınlığı ve grip için FDA tastikli
ve Rahatlama Teknikleri doktoram var. Sen nerede okudun?
- Ben sindirim sisteminin yanlış tarafında büyüdüm. Okul falan yoktu.
Lise olarak kıç bölgesine gittim. Hayır kıç deliğindeydim. Tam o kıvrımlı kokulu merkezde.
Fındık yağı ve selülit sandviçleriyle beslendik. Hiç saçını osurukla kuruttun mu?
+ Tamam fakirmişsin.
- Emin olabilirsin. Kıçta kalan tuvalet kağıdı parçacıklarından kardanadam yaptın mı hiç? Yoksulluk bu işte.
+ Beni kusturacaksın.

Akira Kurosawa's Dreams / Yume / Dreams Replikleri (1990)

 
Akira Kurosawa's Dreams  Yume

Çok çalışmak güzel bir şey, uzun yaşamak ve sonra da şükretmek.
- Aklıma gelmişken, siz kaç yaşındasınız?
+ Ben mi? 103 yaşındayım. Yaşama veda için iyi bir yaş.
Bazıları yaşamın zor olduğunu söylerler. Bu yalnızca boş laf.
Gerçekte, yaşamak güzel bir şey. Heyecan verici.
Komutan ölü askerlerine hitaben:
Size “kahramanlar” diyorlar ama sizler tıpkı köpekler gibi öldünüz.
Günümüzde insanlar, gerçekte doğanın yalnızca bir parçası olduklarını
unuttular. Hala daha yaşamlarımızın bağlı olduğu doğaya zarar veriyorlar.
Daima daha iyi bir şeyler yapabileceklerini düşünüyorlar. Özellikle de bilimadamları.
Onlar akıllı olabilirler fakat çoğu doğanın kalbini anlamıyorlar.
Onlar yalnızca sonunda insanları mutsuz eden şeyler icat ediyorlar.
Buna karşın buluşları ile öğünüyorlar. Daha da kötüsü, insanların çoğu da öyle.
İnsanlar onları mucizeymiş gibi görüyorlar. Onlara tapıyorlar.
Aslında doğayı yitirdiklerini bilmiyorlar. Yok oluşa doğru gittiklerini
görmüyorlar. İnsanlar için en önemli şey temiz hava ve temiz sudur
ve onları yaratan ağaçlar ve çimenler. Herşey sonsuza kadar
pisletiliyor…kirletiliyor. Kirli hava, kirli su insanların yüreğini kirletiyor.

Şeftaliler satın alınabilirler. Ama hepsi çiçek açmış bir meyve bahçesini
nereden satın alabilirsiniz? Ben bu meyve bahçesini seviyorum
ve buradaki çiçek açmış şeftali ağaçlarını. Ama onlar artık burada olmayacaklar.
İşte bunun için ağlıyorum.
Biraz zaman ayırır ve de dikkatle bakarsanız, doğadaki herşeyin kendine has
bir güzelliği vardır. Doğal güzellik oradayken kendimi onun içinde
tamamen kaybederim. Ve sonra da bu sanki bu bir rüyaymış gibi,
manzara benim için kendi kendini boyar.
- İyi misiniz? Yaralandınız mı?
+ Bu mu?
- Evet.
+ Dün kendi portremi tamamlamaya çalışıyordum, kulağımı tam doğru olarak çizemedim,
ve ben de kesip attım.
- Neler oluyor? Fuji dağı faaliyete mi geçti? Ne korkunç.
+ Bundan daha da kötüsü oldu. Bilmiyor muydun? Nükleer Enerji Tesisi patladı.
Altı atom reaktörü. Biribiri peşisıra patlıyorlar. Japonya çok küçük,
bu yüzden kaçacak yer yok.
Bulutlar, kırmızı olan. O Plutonium-239 dur. Gram’ın 10.000.000 da biri bile
kansere neden olur. Sarı olan strontium-90 dır. İçine girer
ve lösemiye neden olur. Mor renkli olan cesium-137dDoğumu etkiler.
Mutasyonlara neden olur. Hilkat garibeleri doğar. İnsan’ın aptallığı inanılmaz.
Radyoaktivite görünmezdi. Ve tehlikesi nedeniyle onu renklendirdiler.
Fakat bu birşey değiştirmez, yalnızca seni hangisinin öldüreceğini bilirsin.
Ölümün kartviziti.
Yavaş ölüm daha da kötüdür… Ölmeyi beklemek yaşamak değil ki.
Bize nükleer tesislerin güvenli olduklarını söylemişlerdi.
İnsan kazaları tehlikelidir. nükleer tesisin kendisi değil.
Kaza olmayacak, tehlike yok. Bunlar bize söyledikleri. Ne yalanlar!
Fiyatları yüksek tutmak için güğümler dolusu sütü nehire döktüm.
Patatesleri ve lahanaları buldozerle gömdüm. Ne aptallık!
- Bu köyün adı nedir?
+ Bir adı yok. Biz ona yalnızca “Köy” deriz. Bazıları da Sudeğirmeni Köyü derler.
- Burada hiç elektrik yok mu?
+ Ona gerek duymuyoruz. İnsanlara fazla konfora alışmışlar.
Konforun daha iyi olduğunu düşünüyorlar. Gerçekten iyi olanı da
fırlatıp atıyorlar.
- Ama ya ışık nasıl olacak?
+ Bizim mumlarımız ve lambalarımız var.
- Ama gece çok karanlıktır.
+ Evet. Gece olması gereken de budur. Gece neden gündüz kadar
aydınlık olsun ki? Fazla parlak geceleri sevmem. Yıldızları göremezsiniz.

Gone Baby Gone / Kızımı Kurtarın Replikleri (2007)

 
Gone Baby Gone 2007

Hayat insana hak ettiğini verir.
Rahibim, utancın sana neyi yanlış yaptığını söyleyen Tanrı’dır der.
Çocuğunuzu gözünüzün önünden ayırmayın. Hiç kimseye emanet etmeyin.
Kollarınıza sarın. Kalbinizde oldukları sürece kollarınıza sarın.
- Cinayet günahtır.
+ Kimi öldürdüğüne bağlı.
Çocuklar affeder. Çocuklar yargılamaz. Çocuklar öteki yanağını uzatır.
Bu şehir merhametsiz olabiliyor. Küçükken rahibimize, nasıl olur da
hem dünyadaki tüm kötülüklerden kendimizi korur ve yine de cennete
gidebiliriz, diye sormuştum. Tanrı’nın çocuklarına söylediğini söyledi bana.
“Kurtlar arasındaki kuzusun yılan gibi gibi akıllı olurken güvercin gibi de masum ol. “

- İnsanların neyi neden yaptığını bilemeyiz. Herkes kendi penceresinden bakar.
+ Herkesin kendi gerekçesi vardır.
Sizin seçmedikleriniz, sizi siz yapan şeylerdir, buna hep inanmışımdır.
Yaşadığınız şehir. Yaşadığınız mahalle. Aileniz. Buradaki insanlar bunlardan gurur duyar.
Sanki kendi başardıkları bir şeymiş gibi. Ruhlarını kaplayan vücutlar. Şehirler o insanlarla özdeşleşir.
İşiniz kayıp kişileri bulmak olduğunda nerede büyüdüklerini bilmek işinize yarıyor.

An American Crime / Bir Amerikan Suçu Replikleri (2007)


An American Crime-2007-wallpaper-pictures

Ne olursa olsun Tanrının daima bir planı vardır. Sanırım hâlâ bu planın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.
Dualarımı işit ve bana güç ver Tanrım. Yalnız ve çaresizim.
Kalbimdeki sıkıntıyı sök at. Ve bana eski güzel günlerimi getir.
Düşmanlarımı benden uzak tut. Benden nefret edenleri bana yaklaştırma.
Işığınla bana yol göster. Utanacağım bir şey yaptırma. Sana sığınıyorum Tanrım.
Gururum ve kendime güvenim kaybolmasın. Benimle olsun.
Bu hayatta yapmamız gereken şeyler vardır. Bunlar hoşumuza gitmese de..
Eğer pek çok çocuğunuz varsa sürekli etrafınızdaysalar, her zaman kavga edip
bağırışıyorlarsa, insan oldukça yıpranıyor, zihinsel ve duygusal yönden de.
Çocuklarını korumak için beni feda etmişti. Kendini korumak için de onları feda etti.

Lost in Translation / Bir Konuşabilse Replikleri (2003)

 
lost-in-translation-screenshot

Evliliğinde çocuk gibisin. Araba kullanmayı bilsen de kaçınılmaz kazalar vardır.
Kim olduğunu anladıkça ve ne istediğini, daha azı senin olur ve herşey hayal kırıklığına uğratır.
- Ben çok basitim.
+ Bu iyisin demektir.
İlk çocuğun doğduğu vakit bu korkutucu oluyor. Senin hayat, bildiğin hayat tamamen gider. Geri gelmemek üzere..
Ama onlar yürümeyi öğrenir sonra konuşmayı, o zaman onlarla olmak istersin. Zamanla o ana kadar tanıdığın ve
tanışacağın en tatlı insanlara dönüşüverirler..

Dogville Replikleri (2003)

 
dogville_2003_movie

Başkalarını affetmek için bulduğun bahaneleri kendin için asla kullanmazsın.

Adını Sen Koy Replikleri (2009)

 
Adini-Sen-Koy-2009-resim

Aşk nedir biliyor musun? Bir kız için dünyadaki bütün kızlardan vazgeçmek ve bundan zerre kadar pişmanlık duymamak.

Anna and the King / Genç Kız Ve Kral Replikleri (1999)


anna-and-the-king

Eğer Aşk bir seçenek olsaydı, bu kadar keskin bir acıyı kim seçerdi?
Söyleyecek çok şeyi olan bir kadın susuyorsa, sessizliği sağır edici olabilir.

La Haine / Protesto Replikleri (1995)

 
la-haine-replikleri

Önemli olan düşüş değil yere çarpıştır.
Polis: Polisler sizi dövmek için değil, sizi korumak için sokakta.
Eylemci: Bizi sizden kim koruyacak?
İntikam soğuk yenen bir yemektir.
Herkes tartışmadan böyle kaçarsa ne olacak? Sonunda büyük bir kargaşa çıkacak.
İyi polisler de vardır. Ama iyi dazlak, ölü olandır!
Bildiğim tek şey var o da kurşunlardan hızlı koşamayacağım.
Kahretsin kendimi galaksiler arasında kaybolmuş bir karınca gibi hissediyorum.

Hırsızlık için hapiste bir ay yatmak hiç de şerefli değil.
Eğer sıçmanı Tanrı istiyorsa, kakanı da o itiyordur.
- Okula gitseydin eğer nefretin..
+ Kes.
- Nefretin, nefreti beslediğini öğrenirdin!
+ Ben okula gitmedim. Sokaklardan geldim. Ne olacak? Sokaklar bana ne öğretti
biliyor musun? Öteki yanağını çevirirsen geberirsin.
Elli katlık bir binadan düşen adamın hikayesini biliyor musun?
Her katta kendini rahatlatmak için kendine şunu demiş:
“Buraya kadar her şey yolunda. Buraya kadar her şey yolunda.”

Hachi-gatsu no kyôshikyoku / Rhapsody in August / Hachigatsu no rapusodî / Ağustos'ta Rapsodi Replikleri (1991)

 
Hachi-gatsu no kyôshikyoku

Konuşurken suskun olan insanlar var.
“Çok susadım su, su” iniltileriyle öldüler. Ama şu günlerde bir çok insan için atom bombası bir zamanlar
olmuş bir şey. İnsanlar böylesine korkunç bir olayı bile akan yıllarla yavaş yavaş unutuyor.
Yanmış ağaçlar sonsuza dek kalır çünkü çürümezler.
Hiçbirimiz, anne babalarımız dahil savaşı tanımadık. Sonuçta atom bombası
hakkında bir şey bilmiyoruz. Bizim için korkutucu kısa peri bir masalından öte bir şey değil
Kafalarının üstüne atom bombası düşen insanların hislerini asla anlamadık. Asla durup, düşünmedik.
Sizi salaklar! Hem atom bombasını atıyorlar, hem de|hatırlamaktan hoşlanmıyorlar.
Hoşlanmıyorlarsa, hatırlamak zorunda değiller. Fakat ben bilmezlikten gelemem.
Savaşı bitirmek için attıklarını iddia ediyorlar. Neredeyse kırk beş yıl oldu.
Ama o parıltı savaşı bitirmedi. Hala insanları öldürüyorlar. Yine de savaş, suçlu.
İnsanlar savaşı kazanmak için her şeyi yapıyor. Eninde sonunda hepimiz harabe olacağız.

- Bugünkü o yaşlı kadın niye geldi?
+ Benimle konuşmaya geldi.
- Ama hiç konuşmadınız ki. İkiniz birden bir şey söylemeden|karşı karşıya oturdunuz.
Sonra hiçbir şey demeden kadın|seni selamlayarak gitti.
+ Bazı şeyleri anlamak için|konuşmaya gerek yoktur. Onun kocası da aynı
büyük baba gibi Nagasaki’de öldü. İşte bu yüzden buraya gelir, konuşmadan
oturur ve yine konuşmadan gider. Konuşurken suskun olan insanlar var.
A.B.D.’den nefret edişim çok uzun zaman önceydi. Büyük babanın ölümü kırk beş yıldan fazla oldu.
Şimdi A.B.D.’yi ne seviyorum ne de ondan nefret ediyorum. Hepsi savaş yüzünden. Utanılacak olan savaştır.
Savaş sırasında birçok Japon öldü. Amerikalı da öldü.
- Suzukichi’nin buraya gece gelip yüzecek kadar kaçık olduğuna inanmıyorum.
+ Bu sadece kaçık olduğunu kanıtlar.
Amerikalılar atom bombasını hatırlamaktan hoşlanmazlar.
Özellikle Amerikalı Japonlar bu konuda hassaslar.
Onlar bu olayı dişe diş olarak görüyor.
Doğruyu söylemenin neresi yanlış?
Bombanın buraya atıldığına inanmak çok zor. İnsanlar her şeyi unutuyor, hem de çabucak.

The Avengers / Yenilmezler (2012)




Kaptan Amerika: Zırhın içinde büyük bir adam, onu alınca senden geriye ne kalıyor?
Iron Man: Bir dahi, milyoner, playboy ve bir hayırsever.
- Benim bir ordum var!
+ Bizde hulk var.
- Bize katılmanız gerek.
+ Peki cevabım hayırsa ?
- Sizi ikna ederim.
Biz bir takım değiliz , pimi çekilmiş bir bombayız.
Captain: Stark! Saldırı planına ihtiyacımız var.
Iron man: Benim bir planım var, saldırı.

Nick Fury: Adamlarınızla bir kavgamız yok.
Loki: Bir karıncanın bir botla kavgası olmaz.
Hani ben uygun değildim? Tam manasıyla ben dengesiz , kendini beğenmiş ve başkalarıyla geçimsiz biriydim?
Steve Rogers: Takım elbisen var mı ?
Clint Barton: Evet.
Steve Rogers: Giy o zaman.

The Fountain / Kaynak Replikleri (2006)

 

Ölüm huzura giden yoldur.
Ölüm yaradılışın bir parçasıdır.
Her gölge, ne kadar koyu olursa olsun, sabah güneşi tarafından tehdit edilir.
Ölüm bir hastalıktır. Aynı diğerleri gibi. Ve bir tedavisi vardır.
Bedenlerimiz ruhlarımızın hapishaneleridir. Derimiz ve kanımız,
tutsaklığımızın demir parmaklıklarıdır. Yine de korkmayın. Et çürür. Ölüm her şeyi küle çevirir ve,
böylece, ölüm her ruhu serbest bırakır.

Kraliçeniz Dünya’da ölümsüzlük arıyor… Sahte bir cennet. Bu, delalettir.
O sizi kibirliliğe sürüklüyor ve ruhtan uzaklaştırıyor. Ama bu aptallıktır,
çünkü, o da ölecek. Kıyamet Günü kaçınılmazdır. Her yaşayan ruh yargılanmalıdır.
Utancım büyük. Ülkemi koruyamadım.
Eski Ahit’e göre, Cennet Bahçesi’nde iki ağaç vardı. Bilgi Ağacı ve Hayat Ağacı.
Adem ve Havva, Bilgi Ağacı’nın meyvelerinden yiyince, Tanrı bahçeyi onlara yasakladı
ve Hayat Ağacı’nı sakladı.
Hepimiz hayatımız boyunca bütünün bir parçası olmak için çabaladık. Öldüğümüzde tam olmak isteriz, güzelliğe ulaşabilmek için. Çok azımız başarabiliriz. Çoğumuz geldiğimiz gibi gideriz, tekmeleyerek ve bağırarak.

The Big Sleep / Derin Uyku Replikleri (1946)




Bazı insanları unutamazsın, sadece bir kez bile görsen.
Aman Tanrım, etrafımızda pek çok silah, pek az akıllı kaldı.
- Şansını zorluyorsun, Marlowe.
+ Paramı böyle kazanıyorum.
İnsanları her zaman eğitimli fok balıkları gibi mi kullanırsınız?
Elindeki silahla dünyaya hükmedeceğini düşünen, bugün gördüğüm 2. kişisin.
Çiğ bir hayattan kalan duygusuz birine bakmaktasınız, bayım.
İki bacağı da felçli, kötürüm birine. Çok az yemek yiyebiliyor, bahsi bile
edilmeyecek kadar az uyku uyuyorum. Sıcak ortamlarda yaşayabiliyorum,
yeni doğan örümcekler gibi.

Kötü bir baba olarak görünüyorsam, Bay Marlowe bunun sebebi, hayata
ikiyüzlülük katamayacak kadar az bağlı olmamdandır.
- Aradığınızı buldunuz mu?
+ Evet, teşekkürler.
- İlk baskılarla ilgilenecek birine benzemiyorsunuz.
+ Sarışınlar ve şişelerle de ilgilenirim.
- Kimsin sen?
+ İnsanların pis işleriyle uğraşan biri.

The Wrestler / Şampiyon Replikleri (2008)


the-wrestler-wallpaper

Eğer zor bir hayat sürersen, özensiz yaşarsan ve mumu iki ucundan da yakarsan
bunun bedelini ödersin. Bu hayattaki her şeyi kaybedebilirsiniz, sevdiklerinizi
sizi sevenleri..
İhtiyar, işe yaramaz bir et parçasına döndüm.
insanlar Cadillac kullanırlar politikacıları merak ederler, gösterilere inanırlar.
Kaderin neler getireceğini bilemezsin.
Benim incinebileceğim tek yer dışarısı. Dünyanın umurunda bile değilim.

“Günahlarımız yüzünden vücudu delindi, günahlarımız yüzünden eziyet edildi.
Bize huzuru getiren eziyet sana geldi ve senin yaralarınla iyileştik.”
Daha iri ve güçlü olacağım.
- Bay Ramsemsky.
+ Bana Randy diyin.
- Randy, neredeyse ölüyordun. Gelecek sefer bu kadar şanslı olamayabilirsin.
+ Bu güzel haber için teşekkür ederim doktor.
Herkesin bir babaya ihtiyacı vardır, inan bana bu tarz (kötü) durumlar insanları yakınlaştırır.
- Kahretsin, artık böyle şarkılar yapamıyorlar.
+ Lanet 80′li yıllar en güzeliydi.
- Guns N’ Roses muhteşemdi.
+ Kesinlikle.
- Ve Def Leppard.
+ Sonra o Cobain korkağı çıkıp işleri piç etti.

La passion de Jeanne d’Arc / The Passion of Joan of Arc / Jeanne d’Arc’ın Tutkusu Replikleri (1928)


Jeanne d'Arc'ın Tutkusu replikleri (film, 1928)

- Hâlâ Tanrı tarafından gönderildiğine nasıl inanabiliyorsun?
+ Tanrı bizi nereye yönlendireceğini bilir ve biz de onun gösterdiği yolda ilerleriz. Evet, ben O’nun çocuğuyum.
- Peki ya büyük zafer?
+ Benim şehitliğim olacak!
- Peki ya kurtuluş?
+ Ölüm!
Kilise bağışlayıcıdır. Her zaman yanlış yola sapmış kuzuyu hoş karşılar.
- İnatçılığınla, Tanrı’ya küfrettiğini görmüyor musun?
+ Tüm kalbimle Tanrı’yı seviyor ve ona hürmet ediyorum. Siz benim, şeytan tarafından
gönderildiğimi iddia ediyorsunuz. Bu doğru değil. Bana ıstıtap çektirmek için asıl siz,
şeytan tarafından gönderilmişsiniz.
- Fazilet içinde misin?
+ Eğer öyleysem, Tanrı öyle kalmamı sağlasın. Eğer değilsem, Tanrı bana da bahşetsin.

The Departed / Köstebek Replikleri (2006)


köstebek-2006-replik

İnsan kendi yolunu kendi çizer. Kimse sana eliyle vermez. Kendin almak zorundasın.
Bir şey olmaya karar verdiğinde, olabilirsin.
Kaybedeceği bir şey yokmuş gibi davranan birine güvenemezsin.
Lennon demiş ki: ”Ben bir sanatçıyım. Bana bir tuba verirsiniz, ben ondan bir şey çıkartırım.”
Kibir insanı kör eder.
Dürüstlük, gerçeği söylemek demek değildir.

Kimse bir polisten daha fazla b. ka batmış olamaz.
Büyük başın ağrısı büyük olur.