25 Aralık 2012 Salı

La fille sur le pont / Girl on the Bridge / Köprüdeki Kız Replikleri (1999)

 
Girl on the Bridge (1999)- köprüdeki kız

Sarhoşken söylenen her söz, ayıkken düşünülmüştür..
Kaybetmeyi öğren, yoksa kazanmayı çok ciddiye alırsın.
Hata yapmak üzere olan bir kız gibi görünüyorsun…(Gabor)
Bir köprü bul atlayalım, yarım bir banknot, iki yarım şans ancak tam ve mutlu bir hayat eder!
Şans.. Hepimizin kendimizde olmadığından yakındığı o lanetli duygu.

- Ben küçükken tek istediğim büyümekti. Olabildiğince hızlı büyümek… Bunların bir öneminin olduğunu artık göremiyorum. Yaşlanıyorum. Geleceğimi, büyük bir tren istasyonunun bekleme salonunda görüyorum. Dışarıda kalabalık insan topluluğu beni görmeksizin geçip gidiyor. Trenlere, taksilere binip gidiyorlar. Onların gidecek bir yerleri, buluşacak birileri var. Ben öylece orada oturuyorum.
+ Neyi bekliyorsun Adele?
- Bana bir şeyler olmasını bekliyorum.
İnsanların aşık değilken, delice aşık gibi görünüyor olması tuhaf değil mi?
Şu kıvrımlı, yapşkan sinek kağıtlarını bilir misiniz? Onlar gibiyim. Çevremdeki tüm pislikleri üzerime topluyorum!
- Sana birisini ayarlayacağım. Anlıyor musun? Hayatı hafife alan ve gülüp geçen biri.
Cinderella, Farah Diba, gece kraliçesi olacaksın.
+ Gündüz ne yapacağım?
Aşık olduğunuz anda panik yapmayın. bir yere oturun, derin nefes alın ve katilinizle tanışmanın tadını çıkartın.
- devam et adele. anlat bize.
+ şey, ben…
- 22 yaşındasın…
+ hayır, iki ay sonra olacağım.
- işe başlamak için genç yaşta okulu bırakmışsın.
+ evet, ama aslında işe başlamak için değil. birlikte olmak istediğim birisiyle tanışmıştım. bu yüzden bıraktım… evden ayrıldım. ailem yerine bir oğlanla yaşamayı tercih ettim böylece uygun olanı yakaladım. uygun fırsatı yani.
- özgür olmak istedin.
+ özgürlükten anlamam. tek istediğim onunla yatmaktı. çocukken düşünürdüm. hayat seviştiğinde başlıyor. o zamana dek bir hiçbir şey değilsin. böylece istekli bir erkekle beraber birlikte olabilecek ve hayatım başlayabilecekti. sorun şu ki, bu iyi bir başlangıç olmadı.
- geçinemediniz mi? niçin iyi bir başlangıç olmadı?
+ benim için hiç iyi gitmedi.
her şey daha beter bir hal aldı. şansım yaver gitmedi. şu kıvrımlı, yapışkan sinek kağıtlarını bilir misiniz? onlar gibiyim. çevremdeki bütün pislikleri topluyorum. arta kalan tüm kirleri toplayan, bir elektrik süpürgesi gibiyim. şansım hiç yaver gitmedi. yapmaya çalıştığım her şey ters gidiyor. dokunduğum her şey bozuluyor.
- bunu nasıl izah edebilirsin?
+ şansızlık izah edilemez. bu sanki müzik kulağı olmak gibidir. vardır ya da yoktur.
- oğlana ne oldu?
+ hangisi?
- ilki. birlikte kaçtığın. başından beri mi iyi gitmedi?
+ elbette iyi gitti.
- ama hüsrana uğradın.
+ asla! sorun da bu. daha az keyfini alsaydım, burada olmayabilirdim. her nasılsa. yine de, ilk zamanlar pek tatminkâr değildi.
- elbette. hiç değildir. rahatsızlık duyuyordun. çünkü ikiniz de çok gençtiniz.
+ hayır, bir benzin istasyonu tuvaletindeydik.
kullanışlı değildir. hiç denediniz mi? kullanışlı değildir,
özellikle bir otoyoldayken. otostop yapmak istedim. aşk hikayelerinin daima kumsalda başladığına dair bir fantezim vardı. otostop yapmak kötü bir fikirdi. şaşırtıcı da değil. fikirlerim neredeyse hep kötü olur. tipik. duygularıma kapılırım, düşünmem. arabaya alınmasaydım bir kamyonun önüne atardım kendimi.
- kim aldı seni arabasına?
+ o artık evli olduğuna göre adını veremem. bir psikolog. bunalımda olduğumu teşhis etti sonra tedavi etmek için beni geriye yasladı. geçmişten bugüne, neredeyse hamile olduğumu sanıyordum. şansa bak ki, sadece apandis iltihabıymış. buna şans denirse. anestezi uzmanı benim şans meleğim değilmiş.
- anestezi uzmanıyla sorun mu yaşadın?
+hayır, adam hoştu. çok aşık olmuş gibiydi, onun peşinden çin’e gittim. limoges’e kadar gittik. insanlar aşık değilken delice aşık görünüyor olması tuhaf, değil mi? numara yapmak kolay olmalı. cointreau gibi onu sersemlettiğimi söyledi. sanırım cointreau’dan sıkıldı, bu yüzden telefon etmeye gitti.
- kime telefon etti?
+ asla öğrenemedim. hiç geri dönmedi. restoranın bilmediğim bir
arka kapısı vardı kapanış saatine kadar onu bekledim. müdür yukarıda kalırdı. odası yağ kokardı. yumuşak, narin elleri vardı. eller aldatıcıdır. seni herhangi bir şeye inandırırlar. burada konsomatris olarak ilk işime başladım.
- bir konsomatris ne yapar?
+ önce müşterileri karşılar, sonra herkese gülümser. işe alışıncaya kadar, üzerinde düşünülmesi gerekmiyor fakat gülümsemelerin insanlara ne düşündürdüğünü bilirsiniz. limoges yapayalnız erkeklerle doludur. hayal bile edemezsiniz. yargıç, onun fransa’nın en bunalımlı insanı olduğunu söyledi.
- hangi yargıç?
+ konsomatrisler yüzünden o yeri kapattıklarında beni o teselli etti. o da bunalımdaydı. beni teselli etmesi uzun sürmedi. 15 dakika bile değil. yastıksız, tv’si ya da perdesi olmayan bir otel odasında. adam o kadar da kötü değildi. ağladığımı gördüğünde bana mendilini verdi. sonra gitti. belki de buna layıktım. bu doğanın kanunu olmalı. bazı insanlar mutlu olmak için doğar. ömrümün her günü kandırıldım. duyduğum her söze inanırım. hiçbir başarı elde edemedim. hiç kimseye faydalı ya da kıymetli ya da mutlu, ya da gerçekten mutsuz bile olamadım. sanırım bir şeyleri kaybettiğinde mutsuz oluyorsun ama kötü şans dışında
hiçbir şeyim olmadı.
- geleceğini nasıl görüyorsun, adele?
+ bilmiyorum. ben küçükken tek istediğim büyümekti. olabildiğince hızlı büyümek. bunların bir öneminin olduğunu göremiyorum, artık göremiyorum. yaşlanıyorum. geleceğimi, büyük bir tren istasyonun bekleme salonunda görüyorum. dışarıdaki kalabalık insan topluluğu, beni görmeksizin geçip gidiyor. hepsinin acelesi var, trenlere ve taksilere biniyorlar. onların gidecek bir yerleri, buluşacakları birileri var. ben öylece orada oturuyorum.
- neyi bekliyorsun, adele?
+ bana bir şeyler olmasını bekliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder